3 Katlı Cerrahi Maske Nedir?

Önceleri çoğunlukla sağlık çalışanlarının kullandığı 3 katlı cerrahi maske Covid-19 Salgını ile birlikte günlük hayatımızın bir parçası haline geldi. Cerrahi maskeler genellikle ağızdan ve burundan gelebilecek sıvı damlacıkları tarafından bulaşan virüs ve bakterilerden korunmak amacıyla kullanılır. Covid salgını ile birlikte bu maskelerin sosyal alanlarda kullanılması pek çok ülkede zorunlu hale gelmiştir. 3 katlı cerrahi maskeler tek kullanımlıktır ve doğru tekniklerle üretilmiş bir cerrahi maskede katmanlar arasında meltblown filtresi bulunmaktadır. Maske tercihinizi yaparken bu hususa dikkat etmenizi tavsiye ederiz.

Telli Cerrahi Maske Nedir?

Telli cerrahi maske, 3 katlı cerrahi maskelerin burun kısmına ince, kıvrılabilir bir tel yerleştirilmiş bir versiyonudur. Tel takılmasının nedeni, maskeyi burun kemiği etrafında sabitleyerek ağız ve burundan çıkan damlacıkların ortama veya insanlara bulaşmasını engellemektir. Bu önemli faydaları nedeniyle telli cerrahi maske kullanılması güvenli bir seçim olacaktır. Telli cerrahi maskelerin bir diğer avantajı ise, standart boyda üretilen bir maskeyi, herkesin kendi yüzüne göre ayarlayabilmesine imkan tanımasıdır. Teli burun kemiğinizin hizasında bükerek maskeyi kolayca yüzünüze uygun bir hale getirebilirsiniz.

 

Çocuklar Cerrahi Maske Takabilir mi?

Çocuk cerrahi maskeler çeşitli marketlerde,eczanelerde ve medikal mağazalarda satışa sunulmuştur. Eğer çocuğunuz için bir çocuk cerrahi maske arıyorsanız kolaylıkla temin edebileceğinizden emin olabilirsiniz ancak sorgulamanız gereken önemli bir husus var: Çocuğunuzun yaşı veya sağlık durumu maske kullanmaya elverişli mi?
Bazı sağlık profesyonelleri çocukların kalabalık ortamlarda maske takmasını tavsiye ederken bazıları da maske kullanımın çocuklar için olumsuz sonuçlar doğurabileceğinden endişe ediyor. Bu nedenle çocuğunuz için bir maske alışverişi yapmadan evvel konuyu doktorunuza danışmanızı önemle tavsiye ederiz.

3 Katlı Cerrahi Maske Nasıl Kullanılmalıdır?

3 katlı cerrahi maskenizi kullanırken aşağıdaki adımları takip edebilirsiniz:

  • Paketi dikkatlice açınız.
  • Maskeyi kullanmadan önce ellerinizi su ve sabun ile yıkayınız.
  • Maskeyi; burun klipsi yukarı gelecek ve tüm yüzünüzü kaplayacak şekilde yerleştiriniz.
  • Maske lastiğini uygun şekilde takınız ve burun klipsini burnunuza göre sabitleyiniz.
  • Maskenin burun, ağız ve çeneyi içerisine alan ön yüzeyine dokunmayınız.
  • Çıkarılan maskeyi lastiklerinden tutarak çöpe atınız.
  • Maskeyi çıkardıktan sonra ellerinizi su ve sabun ile yıkayınız.

Aspirasyon/Aspiratör Cihazı Nedir?

Aspirasyon/Aspiratör Cihazı, bazı yabancı maddelerin solunmasında, bir kişi bilinçsiz olduğunda veya genel anestezinin etkisi altında kusma, kan, mukus veya partikülün çekilmesi gerektiren yerlerde vakum yöntemiyle yapılan işlemlerin kullanıldığı medikal cihazlardır.

Hastanın başının genelde yana doğru döndürülmesi ve bu yabancı maddelerin hava geçişlerinden çıkarılması ile önlenmesi sağlanarak yapılan yüksek emiş güçlü tüm acil uygulamalardır. Hastanın rahat nefes almasını sağlayan acil müdahale işlemlerinin en önemlilerinden biridir.

Hastanelerde çoğunlukla yoğun bakım odalarında, acil servis ve ünitelerinde, ameliyathanelerde ve gerektiğinde bir eğitim sonrası evlerde de rahatlıkla kullanılan cihazlardır.

 

Aspirasyon/Aspiratör Cihazı Ne İşe Yarar, Nasıl Kullanılır?

Aspirasyon/Aspiratör Cihazları, toplama şişesine bağlanan hortumlar aracılığıyla sıvıyı vücuttan çıkarmak için negatif basınç oluşturarak çalışır. Taşınabilir emiş tertibatı, hava yolundan sıvıyı uzaklaştıran ayarlanabilir bir akış düzenleyiciye sahiptir. Bir kaza bölgesinden uzaklaşarak enkaz veya enfeksiyonu temizlemek için de kullanılabilir.

Aspirasyon sondaları herhangi bir sıvının hava yolunu temizlemek için solunum makineleri ile birlikte aspirasyon cihazları ile kullanılır. Aspirasyon cihazı, bir yankuer set veya bir aspirasyon hortumu ile aspirasyon sondalarından oluşur. Ağız ve boğaz dokusunun zarar görmesini önlemek için bir yankuer set ucu hafifçe bükülür. Bir aspirasyon sondası, maksimum hava akışını sağlamak için büyük yükseltilmiş bir hava basıncına sahiptir. Aspirasyon cihazında bulunan kavanoz ayrıca bir toplama(sıvı-mukus) kabı olup tüm sıvıyı toplama işini sağlar.

KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) nedir?

Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) ve astım, müzmin, yani kronik hava yolu iltihabı ve hava yolu darlığıyla karakterize olan ve toplumda sık görülen akciğer hastalıklarıdır. KOAH, tütün dumanı ile zararlı gaz ve parçacıklarına bağlı, hava yollarında mikrobik olmayan bir iltihap nedeniyle gelişen ilerleyici bir hastalıktır. Bu iltihaplanma sonucu hava yolları giderek daralırken, akciğer dokusunda ise hava keseciklerinde (alveollerde) geri dönüşümsüz genişlemeler ve harabiyet ortaya çıkar.

KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) risk faktörleri nelerdir?

KOAH için bilinen en önemli risk faktörü, sigara ya da diğer tütün ürünlerinin kullanımıdır. İç ortam hava kirliliği (özellikle tandırda ekmek ya da yemek pişirme) az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde KOAH gelişimi için önemli bir risk faktörüdür. Ülkemizde de özellikle kırsal kesimde sigara içmeyen kadınlarda en önemli KOAH nedenidir. Çevresel ya da mesleki olarak çeşitli gaz ve tozlara maruziyet nedeniyle de KOAH gelişimi görülür. Kalıtsal Alfa-1 antitripsin eksikliği ise, bilinen en önemli genetik risk faktörüdür, ama bu durum ülkemizde nadirdir.

Astım nedir?

KOAH’la karışan en önemli kronik hastalık ise, “astım”dır. KOAH ve astım birbirinden farklı hastalıklardır. Astım, hava yollarının daralmasıyla kendini gösteren ve ataklar (kriz) halinde gelen bir hastalıktır. Kişi ataklar arasında kendini iyi hisseder. Astımda, hava yollarında mikrobik olmayan bir iltihap vardır. Her hastalıkta olduğu gibi, kişiyi doktora götüren belirtiler ve kişiye ait tıbbi öykü, tanı aşamasının ilk basamağını oluşturmaktadır.

Astım öyküsünde neler önemlidir?

Öksürük, nefes darlığı, göğüste baskı hissi, hışıltılı solunum gibi belirtilerin tekrarlayıcı olması, ataklar dışında kişinin kendini iyi hissetmesi, belirtilerin özellikle gece veya sabaha karşı ve kişiye özgü alerjen ya da irritanlarla ortaya çıkması, astımda görülen önemli belirtilerdir. KOAH’ın en yaygın belirtileri arasında ise, balgamlı öksürük ve nefes darlığı yer alır. Hafif evrede öksürük aralıklı görülürken, ilerleyen evrelerde öksürük gün boyu olacak şekilde her gün görülebilir. Balgam ise genellikle koyu kıvamlı, yapışkan ve gri-beyaz renktedir. Erken evrede nefes darlığı ancak ağır efor gerektiren aktivitelerde olduğundan, hastalar genellikle şikayetçi olmazlar ya da farkında değildirler.

Astım-KOAH birlikteliği (AKO) nedir?

Son yıllarda KOAH ve astımlı olgular arasında her iki hastalık için de benzer özellikler içeren hastalar, “Astım-KOAH Overlap (Birlikteliği)” yani AKO olarak tanımlanmıştır. AKO hem astım hem KOAH’ın bazı özelliklerini taşıyan bir durumdur. 40 yaş üzeri, sigara içmiş ve çocukluğunda astım öyküsü veya doktor tanılı astımı olan ve kalıcı hava akımı kısıtlamasıyla birlikte değişken (reverzibl) hava yolu darlığı bulunan kişilerde AKO düşünülmelidir. Uygun tedavinin yapılabilmesi için öncelikle doğru tanı konması gerekir.

 

UYKU APNESİ NEDİR?

Uyku apnesi, horlamanın neden olduğu en önemli hastalıklardan biridir ve uykuda solunumun durması olarak ifade edilebilir. Uyku apnesi sırasında, üst solunum yolunun açık kalmasını sağlayan kaslarda gevşeme olur. Dil kökü veya yumuşak damağın veya aşırı büyümüş bademciklerin hava yolunu tıkaması sonucunda en az 10 saniye nefes alamamak uyku apnesi olarak adlandırılır. Uyku apnesi sırasında solunum çabası sürse de, bir süre sonra daha da artan bu çaba beyni uyarır ve hava yolu açılır. Solunumu durana kadar horlayan kişi, gürültülü bir homurdanma ile yeniden nefes almaya ve horlamaya devam eder. Gerekli önlemler alınmadığında uyku apnesinin dikkatsizliğe yol açarak trafik kazası riskini 7-8 kat arttırdığı ve iş kazalarına neden olduğu biliniyor. Uyku apnesinin görülme sıklığı %1-4 olsa da, diyabet hastalığının %3, astım sıklığının yaklaşık %5 olduğu düşünülürse ne kadar önemli bir sorun olduğu daha iyi anlaşılabilir.

UYKU APNESİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Uyku apnesinin belirtilerinden en önemlisi uykuda solunumun durmasıdır.  Diğer uyku apnesi belirtileri ise şöyle sıralanabilir:

  • Uykuda sırasında huzursuzluk
  • Horlama
  • Sık sık idrara kalkma
  • Terleme
  • Ağız kuruluğu
  • Reflü
  • Tanıklı olarak solunum durmaları

Ayrıca baş ağrısı, unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu, depresyon, sabah dinç uyanamama ve aşırı derecede uykulu olmak ve yorgunluk hali ise uyku apnesinin gündüz gözlenebilen belirtileri arasındadır. Uyku apnesi belirtilerinin görüldüğü kişiler gün içerisinde birçok ciddi tablo ile karşılaşılabilmektedir. Uykuda ani ölüm, inme, kalp krizi ve kalp yetmezliği, eğer hasta obez ise kilo vermede zorluk, akciğer hastalarında solunum yetmezliği, cinsel isteksizlik ve iktidarsızlık, kontrol altına alınamayan diyabet bu olumsuzluklara örnek olarak gösterilebilir. Bunun yanı sıra, uyku apnesi kişide gündüz sürekli yorgunluk ve konsantrasyon eksikliğine neden olacağı için trafik ve iş kazalarına da neden olabilmektedir.

UYKU APNESİ NEDEN OLUR?

Uyku apnesinin nedeni, boğazdaki kasların havanın geçeceği alanı kapatacak şekilde gevşemesidir. Üst solunum yolundaki darlıklar çocukluktan itibaren, solunum yolunun yıpranmasına sebep olabilir ve bu da uyku apne sendromuna neden olabilir. Fazla kilolu olmak, büyük bademciklere ve geniz etine sahip olmak da uyku apnesi nedenleri arasında gösterilebilir.  Uyku apnesi sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda da görülebilir. Uyku apne sendromu olan kişide horlama, 3-4 kat daha fazla, çok kaba ve gürültülü şekilde gerçekleşir. Horlamanın yanı sıra nefes darlığı, sık sık iç çekme, el kol hareketleriyle çırpınarak uyanmaya çalışma, sık ve uzun süreli solunum durmaları, sabah yorgun uyanmak da uyku apne sendromu yaşayan kişilerde görülür. Uyku apnesinin tam nedeni sayılmasa da, uyku apne sendromlu hastaların %30-50’sinde hipertansiyon görülmektedir.

UYKU APNESİ NELERE SEBEP OLUR?

Uykuda solunum durmaları; kalp atımında düzensizlik ve ileri yaşlarda ritim bozukluğuna bağlı olarak uykuda ani ölümlere neden olmaktadır. Bununla birlikte; geceleri sık idrara çıkma, gece aşırı terleme, sabah yorgun ve uykulu uyanma, gündüz isteksizlik, sıkıntı ve gerginliğe yol açmaktadır. Gündüz uykulu hal, trafik kazalarına yol açmaktadır. Uzun dönemde uyku apne sendromu; yüksek tansiyon, kalp krizi, beyin damar tıkanıkları sonucu felçler gibi ciddi problemleri de ortaya çıkarmaktadır. Uykuda solunum durması olan hastalarda gece boyunca ortaya çıkan düşük oksijen düzeyi, hastanın kalp ve damar sisteminde yüklenmeye yol açmakta, hastaların yarıya yakınında zaman içinde kalp büyümesine ve hipertansiyona sebep olmaktadır. Hipertansiyonun, bu hastalarda %30-40 oranlarında ve hatta bazı çalışmalarda %50’ye varan oranlarda görüldüğü bilinmektedir. Hastaların kalp ritimleri incelendiğinde apne sırasında oluşan bradikardiyi uyanıklık sırasında taşikardi izlemektedir. Bradi-taşi-aritmi denen bu ritim bozukluğuna bazen daha değişik ritim bozuklukları da eklenebilmektedir. Kalp ritmindeki bozukluklar, bazen hastanın uykuda kaybedilmesine dahi sebep olmaktadır.

UYKU APNESİ TANISI NASIL KONULUR?

Uyku apnesi testi, hastalığın tespiti ve tedavisi sürecinde en önemli aşamadır. “Polisomnografi” denilen uyku apnesi testi tüm gece boyunca beyin aktivitesinin ve solunumsal olayların kaydedildiği bir testtir. Bu testle birlikte elektroensefalografi (EEG), elektrookülografi (EOG), elektrokardiyografi (EKG), elektromiyografi (EMG), göğüs ve karın hareketleri kaydını içeren solunum eforu, burun ve ağızdan hava akımı kaydı, oksijen satürasyonu, vücut pozisyonu gibi 8 parametrenin gece boyunca 7 saat süre ile takibi sağlanmaktadır. Uyku apnesi testi olan Polisomnografi yani uyku testi, uyku sırasında beyin dalgaları, göz hareketleri, ağız ve burundan hava akımı, horlama, kalp hızı, bacak hareketleri ve oksijen seviyelerinin ölçümü esasına dayanır. Uyku apnesi testini yaptırabilmek için hastaların bir gece uyku odasında kalmaları gerekir. Test sırasında sırasında vücudun çeşitli noktalarına bağlanan kablolarla alınan sinyaller odanın dışındaki bilgisayara aktarılır. Sabaha kadar alınan bu kayıtların incelenmesiyle, uyku süresince solunumun kaç defa durduğu, ne kadar süre ile durduğu, durduğunda oksijen değerlerinin ve kalp hızının nasıl etkilendiği ve derin uykuya dalınıp dalınmadığı gibi birçok parametreye bakılabilir.

UYKU APNESİ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Uyku apnesi tedavisinde ilk yapılması gereken obezite söz konusu ise bu durumun aşılmasıdır. Eğer üst solunum yollarında belirgin anatomik darlıklar var ise hastanın Kulak Burun Boğaz uzmanı tarafından cerrahi girişim yönünden değerlendirilmesi gerekir. Celon metodu yani bipolar radyo frekans ile termoterapi yöntemi ve plazma yöntemleriyle yapılan cerrahi tedavi bunladan biridir. Horlama ve uyku apnesi için uygulanan cerrahi tedavinin başarısı, cerrahiye uygun hastanın belirlenmesine ve ameliyatta kullanılan cihazlara bağlı olmaktadır. Cerrahide kullanılan cihazların dokuda fazla hasar oluşturmaması, ameliyat sonrası dönemde hastanın ağrılarının daha az olmasında oldukça önemlidir. Ayrıca uyku apnesi cihazları da tedavide kullanılmaktadır. İleri derecede uyku apnesi tedavisinde ise pozitif hava basıncı (CPAP) tedavisi uygulanmalıdır. Tedavi etkisine ve hastanın tercihine göre otomatik ayarlarda düzenleme yapılarak ya da sabit basınçlı cihaza geçilerek hasta takibe alınmalıdır. Uyku apnesi makinesi olarak da bilinen CPAP cihazı kullanmakta güçlük çeken ya da hafif derece vakalarda ağız içi aparey ile alt çene öne alınarak dilin geriye düşüp üst solunum yolunu tıkaması önlenebilir. Uyku apnesinin özgün tedavisi, hava yolunu devamlı açık tutacak şekilde basınçlı hava veren cihazların kullanımıyla sağlanmaktadır. PAP (pozitif havayolu basıncı) cihazları yani halk dilinde uyku apnesi maskesi üst hava yollarının uyku sırasında açık kalmasını sağlayarak uyku apnesini önlemektedir. Gece boyunca yüze sıkıca oturan silikon bir maskeyle basınçlı hava veren bu cihazlar, başlangıçta hasta için rahatsız edici görünebilmektedir. Buna rağmen, sabah dinlenmiş ve uykusunu almış olarak uyanan hastalar cihazı kolaylıkla kabul etmektedir. Hastaya hangi cihazın uygun olduğunu tespit etmek ve apnelerin yok olduğu veya minimum sayıya indiğini görmek için ikinci bir gecenin uyku laboratuvarında geçirilmesi gerekmektedir.  Cihazla uyku apnesi tedavisinin ardından uyku apnesi sorunundan kurtulan kişilerin yaşam kaliteleri yeniden yükselmektedir.

UYKU APNESİ HAKKINDA SIK SORULAN SORULAR 

Uyku apnesi nasıl önlenir?

Uyku apnesi, alınacak basit önemler sayesinde önlenebilir. Hastalık için değiştirilebilir risk faktörlerinden en önemlisi obezitedir. Uyku apnesi kilo verilerek %50 oranında azaltılabilir. Ayrıca, alkol ve uyku ilaçlarından kaçınmak, sigarayı bırakmak ve sırt üstü yatmamak da rahatsızlığı azaltır. Horlamayı azaltan ve burun açıklığını sağlayan spreyler veya elastik bantlar uyku apnesi tedavisi için yeterli olmaz.

Uyku apnesi olduğumu nasıl anlarım?

Uyku apnesinin belirtilerinin hasta tarafından fark edilmesi zordur. Bu konuda kişinin uyku durumunu bilen eşi, ebeveynleri, çocukları ya da yakınları tarafından doğru bilgi sağlanmalıdır. Uyku apnesinin varlığından söz edebilmek için 3 önemli soruyu cevaplandırmak çok önemlidir. Horlama, uykuda nefes durması ve gündüz artmış uyku hali var mı? Bu 3 soruya “evet” yanıtı veriliyorsa, bu durum uyku apnesi ile karşı karşıya olunduğu anlamına gelecektir.  Bunun için en kısa sürede bir uzman doktora başvurulmalıdır.

Çocuklarda uyku apnesi olur mu?

Çocukların özellikle gece uykuları yakın takibe alınmalıdır. Çocuğun uykuda ağzının açık uyuyup uyumadığı, horlama ya da hırıltılı nefes almalar belli periyodlarla kontrol edilmelidir. Geniz eti ve bademciklerin büyük olduğu durumların uyku apnesine yol açabileceği unutulmamalıdır. Doktora gitmeden önce çocuğun uyku anının videoya alınması teşhis açısından önemli bir ayrıntıdır. eniz eti ve bademcik büyümesi sonucu yaşanan uyku apnesi bir anda meydana gelmediği için dikkatli anne babalar sorunu en başta fark edebilmektedir. Uyku apnesiyle birlikte çocukta akciğer ve kalp sıkıntıları da görülebilmektedir. Akciğer hastalıkları ve kalp yetmezliğine kadar gidebilen rahatsızlıkların haricinde çocuğun yüz yapısında bir takım değişiklikler yaşanabilmektedir.

Uyku apnesi olan ne yapmalı?

Tüm hastalara genel olarak kilo verilmesi, sigara ve alkolün bırakılması önerilmektedir. Diyabet, hipertansiyon, yüksek kolesterol, obezite gibi hastalıklar açısından riski yüksek olan kişilerde uyku apne sendromunun teşhis ve tedavisi büyük önem taşımaktadır.